Cittaslow Metropol İzmir Projesi ve Menemen’imizin İlk “Yavaş Mahallesi”
Geçtiğimiz ay Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tunç Soyer’in meclis toplantısında İzmir’imizin dünyanın ilk “Cittaslow Metropol” pilot kenti unvanını kazandığını tüm dünyayla paylaştığını gördük ve duyduk.
Paris, Barcelona, Brüksel ve ABD’deki birçok metropol kentin bu unvanı almaya çalıştığını ve bu ilke İzmir’in imza attığını ifade eden Soyer, aslında bu süreci ilk kez 2009 yılında Seferihisar aracılığıyla başlatmıştı. Soyer, Seferihisar Belediye Başkanı iken başlattığı üyelik süreciyle Cittaslow Hareketi’ni Türkiye ile tanıştırmıştır.
Cittaslow, dilimizde “Yavaş Kent” olarak karşılık bulmaktadır. “Yavaş” düşünce akımının şehirlerde vuku bulmuş hali “Yavaş Kent” olarak isimlendirilmektedir. Ancak “yavaş” kelimesi üzerinden olumsuz algı çalışmaları yapılmasından dolayı buna “Sakin Kent” ifadesi uygun görülmüş ve günümüzde sakin kent yakıştırması daha çok tutmuştur.
Nüfusu 50 bini geçmeyen, yerel üretimi destekleyen, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan, yerel yemeklerini koruyan ve yerel mimariye önem vererek özgün kalabilmeyi amaçlayan şehirleri ön plana çıkaran ve İtalya’da doğan bu hareketin ülkemizde 18 üyesi bulunmaktadır. Birçok üye olmak isteyen belediyenin de Cittaslow Türkiye Sekreteryasına üyelik müracaatında bulunduğu göz önüne alınırsa hareketin ilgi gördüğü ifade edilebilir. 72 kriterden oluşan üyelik sürecinde %50 başarıyı tutturmak şart olarak koşuluyor. Çevre politikalarından altyapıya, yerel üretimden kentsel yaşam kalitesine değin birçok konu başlığında aday şehirler değerlendirilmekte ve başarı sağlamaları halinde “Salyangoz” logolu Cittaslow unvanına sahip olabilmektedirler. 5 yılda bir denetimden geçen üye şehirlerin çeşitli konularda verdikleri taahhütleri yerine getirmeleri beklenmektedir. Örneğin bisiklet yolu yapmaları, üretici pazarları açmaları, alternatif enerji (güneş enerjisi vb. gibi) kaynakları kullanmaları ve buna benzer çalışmalar yapmaları istenmektedir. Üye sayısı giderek artan bu organizasyonda Foça ilçemizi de yakında görecek gibiyiz.
Bu hareketi metropolllere de uyarlamak isteyen Tunç Soyer’in şu ifadeleri aslında yol haritasını ortaya koyar niteliktedir. “Cittaslow Metropol modelinin iki ayağı var: mahallelere odaklanmak ve bir bütün olarak şehirde politika ve stratejileri uygulamak”… Soyer yine başka bir ifadesinde “İnsanların rahatlıkla yaşayabileceği şekilde şehirleri değiştirme yeteneğine ve potansiyeline sahibiz. Bu hedefe ulaşmak için mahalleleri çok işlevli ve kendi kendine yeterli hale getirmeyi hedefliyoruz. Mahalleleri, insanların yaşayabileceği, çalışabileceği, eğlenebileceği, dinlenebileceği ve mutlu olabileceği küçük kasabalar haline getireceğiz.” demektedir.
Bu sözlerden hareketle sürecin hangi mahallelerden başlayacağı da merak konusu elbette. İzmir’imizin her ilçesinde bu sürece pilotluk edebilecek mahalleler illaki bulunur. Ancak bu süreçte dikkatli olunması icap edilmektedir. Zira sürecin sonunda başarısız olunabilir. Bu sebeple konunun bilirkişileri tarafından her ilçede bu mahallelerin tespit edilmesi ve halka “yavaş felsefesinin” anlatılması gerekmektedir. Zira yerel halkın benimsemediği bir felsefenin mekânda karşılık bulması imkânsızdır. Bu sebeple önce yerel halka bu proje sağlıklı bir şekilde anlatılmalı sonra da seçilecek olan mahallede bir referandum gerçekleştirerek bu süreç başlatılmalıdır.
Cittaslow Metropol modelinin “Toplum”, “Kentsel Direnç”, “Herkes İçin Gıda”, “İyi Yönetişim”, “Hareketlilik” ve “Cittaslow Mahalleleri” olmak üzere 6 ana teması var. Bunların her birinin yerel halka iyi anlatılması lazım.
Bu işin Menemen’imize yansımaları ne olur? İşte orası büyük bir merak konusu… Birçok konuda (altyapı, istihdam vb.) sorunları bulunan ve siyasi çalkantılar yaşayan Menemen’imizde ilk “Yavaş Mahalle” neresi olur? Neden ve niçin orası olur, elbet tartışılır, tartışılacaktır da.
Benim bu konuda düşünce ve önerilerim elbette var. Ancak siz değerli okurlarımın da bu konudaki düşünce ve önerilerini önemsiyor ve bekliyorum. Çünkü sizlerin görüşü bu konuda kamuoyu oluşturacaktır. Bu sebeple konuyla ilgili olarak bana düşünce ve önerilerinizi yazarsanız sevinirim. Zira kazanacak olan memleketimiz. İşte tam da bu sebeple hepimize görev düşüyor. Araştırmalı, sorgulamalı, düşüncelerimizi dile getirmeliyiz. O zaman süreç daha sağlıklı yürüyecektir kanaatindeyim.
Konunun kamuoyunda tartışılması ve sürece sağlıklı başlanabilmesi ümidiyle herkese iyi pazarlar diliyorum.
Mehmet GÜLEÇ
Uzman Coğrafyacı