ELEŞTİRİ-YORUM
Lozan Anlaşmasını tartışmaya açmak hiç kimseye hele hele Türkiye’ye hiçbir fayda sağlamaz. Hukukta bir sözleşme ya da anlaşma ortadan kalkarsa askı hali, yokluk gibi durumlar sözkonusu olmaz, bir önceki sözleşme ya da anlaşma devreye girer. Statüko boşluk kaldırmaz. Lozan’ı reddetmek Sevr’i çağırmaktır, Boğazların statüsünü, Hatay’ı tartışmaya açmaktır. Özellikle yetkili ağızların Lozan’dan bahsederken çok dikkatli olması gerekir.
*****
Barolar, Tabipler Odası, Eczacılar Odası, Mimar Mühendisler Odası gibi meslek örgütlerinin iktidardan yana tavır koymasını beklemek anlamsızdır. Aksine bu kesimlerin eleştirileri hükümetlere katkıdır. Toplumun her kesimiyle ilişkili olan ve her biri kendi alanında uzmanlaşmış olan bu örgütleri dinlemek, sorunları daha iyi anlayıp daha pratik çözümler geliştirilmesine imkan sağlar. Bu örgütlerin yönetimleri meslek mensuplarının oylarıyla demokratik seçim süreçleri sonucunda oluşturulmuştur. İktidarlar bu örgütleri politik tartışma ortamlarına çekip kapatmak, dağıtmak, parçalamaktan ziyade ne söylediklerini daha iyi duymaya çalışmalıdır.
*****
Belediyeler görevlerinden dolayı hizmetleriyle halkın yaşamına her noktada dokunan, günlük yaşamı kolaylaştıran bir etkiye sahiptir. Türkiye’de hiçbir kurum ya da kuruluş başına buyruk, kendi başına hareket eden bir tavır ortaya koyamaz çünkü idari yetkinin ve görevlerin sınırları yasalarla en ince ayrıntısına kadar belirlenmiştir. Ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Merkezi idarenin belediye hizmetlerine destek vermesi, belediyelerin çalışmalarını kolaylaştırması “başkan parlatmaz” ama vatandaşın devlet algısını güçlendirir. Meclislerde sadece muhalefet olsun diye seçilmiş başkanların önüne hizmetlerin yürütülmesine yönelik engeller koymak herşeyden önce vatandaşı zor duruma düşürecektir. Bu tavırdan vazgeçmelidir.
*****
Son dönemde bir “twitter yargısı” kavramı oluştu. Özellikle toplumsal infial uyandırabilecek; kadına şiddet, hayvanlara kötü muamele, istismar, değerleri aşağılama gibi olaylarda emniyet ve yargı teşkilatımız yoğun bir medya baskısı altında bırakılıyor. Zanlılar peşinen suçlu ilan ediliyor, binlerce twit atılıyor, tutuklama ve şiddetli cezalandırma talep ediliyor. Ceza hukukuyla ilgili olanlar bilir; her olayın kendi iç dinamiği vardır, koşulları farklıdır, hiçbir olay diğerine benzemez, her olay kendi koşullarında değerlendirilir. Adli süreçlerde asıl olan “masumiyet karinesidir” ve şüphe sanık lehine kullanılır. Yargılama sürecinden önce de hiçkimse suçlu ilan edilemez. Ancak sosyal medyaya yansıyan bazı olaylarda adli süreçlerde ilk verilen kararların maalesef itiraz süreçlerinde değiştiğini görüyoruz. Bu durum ister istemez özellikle tutuklamaya yönelik bazı kararların medya etkisiyle alındığı yönünde bir izlenim oluşturuyor. Mahkemeler yasalarla çalışır, adil ve etki altında kalmadan karar alır. Bazı kararları biz doğru bulmayabiliriz ama yasalara uygundur. Bırakalım mahkemelerimiz görevlerini yasalara uygun şekilde yapsınlar.
özel ders iş ilanları sitesi olarak sizi takip ediyor ve başarılı buluyoruz yazılarınız kaliteli tebrikler
Makaleniz "Yeni Türkiye'nin" ne olduğunu hatırlattı bana. Varolan ama uygulanmayan yasalar, demokrasiyi sandığa atılan oy ile seçilmişlerin keyfi yönetimi olarak algılayan ve popülist yaklaşımlarla günü kurtaran bir zihniyet. Bu günler hangi konuda sıkıntı çekiyorsak bunun ardında diploması den güvenliğe kadar on yılların birikimi olan geleneğin yok edilmesini görüyoruz. İnşallah yönenler de görür. Yazılarınızı özlemişik Eşref Bey. Daha sık yazın lütfen. Kaleminize sağlık.
Net tespitler, teşekkürler.