GÜNDEMİMİZ YİNE SEÇİMLER….
Siyaset yazmayayım diyorum ama konu geliyor gidiyor siyasete dayanıyor. Ülkenin gündeminin yanlış olduğunu düşünenlerdenim. Öncelikli sorunların gözardı edildiğini ve asıl sorunlarla uğraşmak yerine siyaset girdabında kaybolduğumuzu üzülerek görüyorum. Belki farkında değiliz ama bu girdapta geleceğimizi heba ediyoruz. İşte yeni bir gündem daha; İstanbul seçimlerinin tekrarı, yine tüm enerjimizi alacaktır.
10 Nisan 2019 tarihli “İstanbul Seçimi İptal Edilebilir mi” başlıklı yazımda seçimlerin tekrarı yönünde alınacak kararın hukuki değil siyasi olacağını belirtmiştim. Bugün de aynı yerde duruyorum. AKP sekiz ayrı konuda itirazda bulunmuş, itirazların hiçbirinin somut olgulara dayalı olmadığı görülmüştü. Maalesef YSK sandık kurullarının teşekkülünde usulsüzlük ve bu sandıklardaki sayım cetvelleri ile tutanaklardaki hata, eksiklikler olduğu tespitiyle biraz da zorlama bir kararla seçimin tekrar edileceğini duyurdu. Gerekçeli karar henüz açıklanmadı. YSK’nun gerekçeli kararı açıklandığında herşey netleşecek. Erken de konuşmak istemiyorum. Ancak YSK kararına gelen ilk tepkiler kararın kamuoyunu tatmin etmediğidir.
Bu yazımın ilk bölümünde İstanbul seçimine ilişkin kısa kısa değerlendirmeler yapacağım, ikinci bölümde ise daha güvenli bir seçim için öneriler de bulunacağım.
İSTANBUL SEÇİMİ;
- İmamoğlu mağdur durumuna geçmiştir. Türk toplumunda mağduriyet olgusu seçim tercihi için çok geçerli bir mazerettir.
- Binali Yıldırım belki de bu yarışın en etkisiz ismidir. Heyecanını kaybetmiş ve siyasi hayatının sonuna gelmiş gibi bir görüntü veriyor.
- Yarış belli ki İmamoğlu ile Erdoğan arasında geçecektir.
- Sandık sadece seçme maksatlı kurulmaz, değiştirme fonksiyonu da vardır. Sandığın değiştirme fonksiyonu sorgulanır hale gelmiştir.
- AKP itiraz edebilir bu gayet makuldür ancak itiraz yolunun kötüye kullanılması ileride yapılacak seçimlerde de karşımıza çıkacaktır.
- YSK’nın, İçişleri ve Adalet Bakanlıklarının sandık kurullarının oluşumunda, seçimlerin düzen ve güven ortamı içerisinde yapılmasında ihmal ve hataları olduğu açıktır.
- Seçim süreci ekonomiyi negatif etkilemektedir.
- Seçim süreçleri Türkiye’nin dış politikada ve ekonomideki gündemini ötelemektedir.
- Toplum 31 Mart öncesindeki söylemlerin etkisiyle tabiri caizse karpuz gibi ikiye ayrılmış ve kutuplaşmıştır. Faydasız olduğu görülen sert ve kırıcı söylemler halen devam etmektedir.
- Sokaktaki vatandaşın ilçe, belediye meclisi ve muhtar seçimlerinin niye yenilenmediği konusunda kafası karışıktır.
- 6 Mayıs 2019 seçim iptali; 1946 seçimleri, 1982 Anayasa oylaması, 2010 Anayasa referandumu, 367 kararı gibi Türk demokrasi tarihinde belki yüz yıl sonra bile tartışılacak bir konu haline gelmiştir.
- Halkımız seçim hukuku konularında neredeyse uzmanlık derecesinde bilgi sahibi olmuştur.
- Seçimlerin yenilenmesi AKP ve Erdoğan için bir Pirus zaferi mi olacaktır? Pirus zaferi tanımlaması; her şeyini kaybetme pahasına elde edilen başarıları ifade eder. Antik dönemde Yunan kolonilerinden biri olan Epirus‘un kralı Pirus‘un Roma‘ya saldırmasıyla başlayan savaş Pirus Savaşı olarak bilinir. Pirus Savaşı, Epiruslu Pirus’un elde ettiği zaferle sonuçlanmıştır. Ancak savaş sonunda Epiruslu Pirus’un devasa ordusundan geriye sadece birkaç tane askeri kalmıştır. Pirus zaferi kazanmış ancak savaşta ordusunun tamamına yakınını yitirmiştir.
SEÇİM GÜVENLİĞİ ÜZERİNE;
Seçim sistemine olan güveni yeniden tesis etmek için neler yapılabilir?
- Türkiye’nin nüfusunun ve seçmen sayısının sağlıklı olarak belirlenebilmesi için acilen fiziki nüfus sayımına ihtiyacı vardır.
- Seçimler elektronik ortam yerine mutlaka mekanik usullerle yapılmalıdır.
- Parmak boyası kullanılmalıdır.
- Seçim sandıkları seçime katılan bütün partilerin temsilcilerinin huzurunda açılmalıdır. Eksik üye iptal koşulu olmalıdır.
- Güvenlikle ilgili sıkıntıları olan SEÇSİS sisteminin kullanımından hemen vazgeçilmelidir.
- Tüm siyasi partiler YSK’nın oy sayımı aşamasındaki seçimle ilgili verilerine eş zamanlı olarak ulaşabilmelidir.
- TRT ve Anadolu Ajansı bir devlet kurumlarıdır. Bu kurumlar vatandaşa doğru, güvenli ve tarafsız bilgi sunmak, siyasi partilere iktidar partisi bile olsa eşi mesafede durmak zorundadır. Bu konuda şaibe yaratan/yaratacak kurum yöneticileri hakkında gerekli hukuki soruşturma yapılmalıdır.
- Diğer kamu kuruluşları ve yerel yönetimlerin seçimlerde siyasi partilere ve adaylara desteği önlenmeli, destek veren kuruluşlara yaptırımlar uygulanmalıdır.
- Siyasi partilerin kendi network sistemini kurmaları imkânı sağlanmalıdır. Partiler YSK’nın seçim sonuçlarının kendi sonuçları ile karşılaştırılabilmesine ve denetlenebilmesine imkân sağlamak üzere sandık başlarında sandık sonuçlarını YSK’dan da önce alabilecekleri imkânlara kavuşmalı, bu yönde yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
- Seçim güvenliği için görevlendirilecek emniyet personeli kura yoluyla belirlenmelidir. Bunlar önceden ilan edilmeli, listeleri partilere verilmelidir. Partiler tarafından bu personelin hem kendi sandıklarında hem de görev yaptıkları sandıkta oy kullanıp kullanmadıkları denetlenmelidir.
- Seçim kurullarında, ayrıca birleştirme tutanaklarının yazılmasında görev alan kişilerin yanında, bilgi işlem merkezlerinde ve terminallerin başında mutlaka her partiden temsilci bulunması sağlanmalıdır.
- Seçimlerde hile yaptığı belirlenen partilere ve kişilere verilecek cezalar ağırlaştırılmalıdır.
Aklın yolu bir. En azından parmak boyası bile önemli bir adım olurdu. Ama muktedirler bunu isterler mı? Teşekkürler Eşref Bey. Zevkle okudum.????
herşey çok güzel olacak