DAHA ÇOK ÇİÇEK SATILAN BİR ÜLKE İSTİYORUZ
Yerel seçimlerin üzerinden onbeş gün geçmesine rağmen seçim tartışmaları hatta sayımlar sürüyor. Aslında halkın büyük çoğunluğunun beklentisi; aman şu seçimler bir an önce bitse de önümüze baksak şeklinde. Ülke adeta seçim yorgunluğunda, bu yorgunluk neredeyse “kim kazanırsa kazansın ama artık bitsin” boyutuna gelmiş durumda. Çünkü halledilmesi gereken ciddi sorunlar var. Tencere artık daha zor kaynıyor, işsizlik var, çarşı pazar el yakıyor ve siyaset buna henüz çözüm bulmuş değil. Dolayısıyla yerel seçim sonuçları üzerinde yapılan tartışmalar da vatandaşın çok ilgisini çekmiyor.
Ben size karanlık bir tablo çizmeyeyim diyorum ama görüneni de saklayacak durum yok. Sanırım ülke Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik kriziyle başbaşa kalmış durumda. Şöyle ki; krizin sebebi finansal ya da reel sektörde yaşanan olumsuzluklar olabilir. Finansal krizlere çözüm bulmak daha kolaydır. Kriz reel sektörde ise süreç daha sıkıntılı yaşanır ama bir şekilde krizden çıkarsın. Ancak hem finansal hem de reel sektörde yaşanacak bir ekonomik krizin ülkeye faturası ağır olur. Tam da bahsettiğim bu işte. İlk kez tüm ekonomik göstergelerin olumsuz seyrettiği bir durumla karşı karşıyayız. Hem finans sektöründe hem de reel sektörde daralmalar var ve tanımlayamıyoruz. Tanımını yapmakta güçlük çektiğimiz bir hastalığın tedavisi gibi düşünün. Hastalığı teşhis edemeyince tedavinin de nasıl olacağı konusunda belirsizlikler yaşanıyor.
Hastalığın teşhisine katkı sağlamak ve resmi daha anlaşılabilir kılmak için makro ekonomik göstergelerle, rakamlarla boğuşmayacağım. Hissedileni anlamanın daha basit yolları da var. Nasıl mı?
Benim Naim isimli çiçekçi bir arkadaşım var. Merkezi bir yerde tezgahta çiçek satıyor. Öyle dükkan falan değil küçük bir tezgahı var. Sabah açıyor akşam topluyor. Buradan kazandığı ile ailesinin geçimini sağlıyor. Ama Naim zeki ve akıllı bir arkadaş, belki eğitimli değil ama çok keskin, isabetli gözlemleri var. Hergün Naim’in önünden yüzlerce insan geçiyor. Varlıklısı, yoksulu, öğrencisi, erkeği, kadını, yerlisi, yabancısı… Tezgahın başında oturup gün boyu vakit geçiren bir esnaf değil bir taraftan işini yapıyor bir taraftan da etrafını gözlüyor, gözlemleriyle nabız ölçüyor.
Naim’le iş çıkışlarında ayaküstü sohbet ediyoruz. Gözlemlerini bana da aktarıyor. Hani esnafın dili derler ya Naim’in söylemi de tam bu işte. Geçen gün çok basit bir cümleyle ekonomik durumu bana anlattı: Daha önce bu çiçeği 30 TL.ye alıp 40 TL.ye satıyordum ama şimdi 20 TL.ye de alsam da 10 TL.ye bile satamıyorum dedi. Neden böyle diye sordum Naim’e. Beklentim Naim’in insanlarda çiçek alacak para yok demesiydi ama o farklı bir cevap verdi. “İnsanlar artık bu tip şeylere para harcamıyor, mutlu insan çiçek alır insanlar artık pek mutlu değiller” deyiverdi. Ben tespitinin kaynağı nedir diye sormadan yüzlerinden anladığını da ekleyiverdi. Naim olaya Keynezyan bir bakış açısından çok Kahnemancı bir analizle yaklaştı ve iktisatçıların, köşe yazarlarının, siyasetçilerin bize rakamlar, istatistikler, bilimsel analizlerle anlatmaya çalıştığı şeyleri bir cümlede özetleyiverdi.
Aslında Naim’in tespitinin arkasında kocaman bir gerçek duruyordu. Çiçek ekonomide temel bir mal değildir. İkame bir üründür. İnsanlar zorunluluktan dolayı çiçek almaz. Gergin, mutsuz, sorunlu insanın gözü çiçeği de görmez zaten. Çiçek eşe, dosta, sevgiliye, nişanlıya, arkadaşa alınır ve bir mutluluk, umut işaretidir. Gelecekle ilgilidir. Sürdürülebilir ilişkilerin sembolüdür. Akşamüzeri eve giderken 10 TL. verip bir buket çiçek almanın kimseyi ekonomik olarak zora sokacağı da yok. Demek ki iş sahibi olmayan, geçim sıkıntısı çeken, tenceresi kaynamayan, geleceğinden kaygılı insanın eşini, dostunu düşünecek hali de olmuyor. Bugün işsizlik rakamları açıklandı her dört gencimizden biri işsiz. Tablo gün geçtikçe kararıyor.
Ekonomik refah belki bir ülkede tek başına her şey değil ama pek çok şeyin de başlangıç noktasıdır. Siyasetçinin görevi ülkede tüm vatandaşları mutlu edecek politik ve ekonomik bir iklim yaratmaktır. Asgari düzeyde bir refah ve sürdürülebilir günlük yaşam ise mutlu insanların yaşadığı bir ülkenin temel şartıdır. Şöyle diyebilir miyiz? İnsanların gelecekten umutlu olduğu, daha çok çiçek satılan bir ülke istiyoruz…
Sorun sadece ekonomik kriz değil ki Eşref Bey. Bunun yanı sıra siyasal bir kriz, alt üst olmuş sosyal bir yapı da var. Dün birbirine küfredercesine hakaret eden siyasilerin bugün kanka oldukları bir ülkede vatandaş nasıl mutlu olsun ki? Türkiye'nin geçirdiği en zor dönemlerinden biri olduğuna inanıyorum. Mahalli seçimlerin gösterdiği yazık ki yönetmenlerinin olanlardan ders alamamışlar. Sonumuz hayrolsun.
Tasarrufu öğreneceksen ev kadınından öğren diyorlar ya öyle bir tespit olmuş...:)
renkleri bile kararttılar :(
Dunyanın ortak bir ata zözü var eve mutzuz gelebilirsin kötü bir gün geçirmiş olabilirsin ama eve çicekziz gelemezsin