ABD’DE NELER OLUYOR?
Biraz ülkemizin dışına çıkalım, tüm dünyada ilgiyle takip edilen, ABD’de neler oluyor sorusuna cevap bulmaya çalışalım. Evet, ABD’de 3 Kasım 2020 tarihinde bir başkanlık seçimi yapıldı. Seçim konusuna girmeden önce ABD’nin siyasi yapısına bir göz atalım. ABD federal bir devlet, 50 eyalet ve bir federal bölgeden (Washington DC) oluşuyor. Teksas, Kaliforniya, New York, Florida, Alaska hepimizin isimlerini bildiğimiz eyaletler. Bazılarının toprağı ve nüfusu çok az olsa bile eyaletlerin her birini birer devlet gibi düşünün. Birer meclisleri var, eyaletlerin kendine özel kanunları var. Eyaletleri yöneten halk tarafından seçilmiş valileri (governor) var, bu valiler kendi eyaletlerinin başbakan gibi görev yapıyor. Pek çok eyaletin Milli Muhafızlar (National Guards) dediğimiz ayrı birer ordusu bile var. Eyaletler federal bütçe, dış güvenlik, dışişleri gibi konularda Washington’daki federal hükümetin kararlarıyla yönetiliyor. İçişlerinde kendi kanunlarını Anayasa ve federal kanunlarla açıkça çelişmediği sürece rahatça uygulayabiliyorlar. Mesela bazı eyaletlerde suç olan bir şey diğer bir eyalette suç olmayabiliyor, eyaletten eyalete vergi oranları değişebiliyor.
ABD’de seçim sistemi bizden neredeyse tamamıyla farklıdır. ABD Başkanlık seçimleri eyalet esaslı yapılıyor. Seçmenler eyaletlerde başkanlık seçimleri için sandık başına gidiyor ama Başkanı seçmiyorlar. Bu seçmenler eyalet delegelerini seçiyor. Başkan ise bu delegeler tarafından seçiliyor. Eyalet delege seçimlerinde bizim dar bölge seçim sistemi diyebileceğimiz bir yöntem var. Bir eyalette en çok oyu olan partinin Başkan adayı o eyaletteki tüm delegelerin oyunu almış sayılıyor. Yani nispi, oransal bir sistem yok ya delegelerin hepsini kazanıyorsun ya kaybediyorsun. Her eyaletin geçmişten gelen ve nüfusuna oranlı ama değişmeyen bir delege sayısı var. Örneğin; Kaliforniya’nın delege sayısı 55, New York’un 29 iken Vermont eyaletinin delege sayısı sadece 3. Eyaletlerden seçilen delegeler Washington’da Başkanı seçiyor. Electoral vote diyorlar bu sisteme.
3 Kasım 2020 tarihinde ABD’li seçmenler delege seçimlerini yaptı. Sonuçta Demokrat Partili Joe Biden eyaletlerden yapılan delege seçimlerinde toplam 538 olan delege sayısının yarısından bir fazlasını yani 270 delegeyi sağlayacak çoğunluğu Trump’ın 232 delegesine karşı 306 delege ile kazandı. Biden 26 eyalette çoğunluğu dolayısıyla delegeleri aldı. Seçimlerin genelinde de, Biden toplam oyların yaklaşık %51’ini 81 milyon oyla, Trump ise %47’sini 74 milyon oy ile aldı ama bahsettiğim gibi bu oranın ve seçmen sayısının çokluğu Başkanlığı kimin kazandığını belirlemiyor. Bu sistemde, bazen genel seçmen sayısında daha fazla oyu alsanız bile eyalet esaslı delege seçimi olduğu için başkan seçilemeyebiliyorsunuz. 2016 seçimlerinde Hillary Clinton Trump’tan genelde fazla oy aldığı halde Başkan seçilememişti.
ABD’de güçlü olan iki parti var: Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti. Cumhuriyetçi Parti Trump’ın partisi, muhafazakar kimliği temsil ediyor, oylarını daha çok güney ve iç eyaletlerden alıyor. Milliyetçilik hatta ırkçılık (beyaz ırkçılığı) düzeyindeki grupları da temsil ediyorlar. Siyahlarla araları iyi değil. Joe Biden’ın Demokrat Partisi ise daha liberal ve özgürlükçü bir yapıyı temsil ediyor. Doğudaki ve kuzeydeki endüstrileşmiş eyaletlerle, California gibi zengin eyaletlerde desteği çok. Siyahlar, göçmenler ve eğitimli kesimlerden daha çok oy alıyor. Aslında bu ayrım 1861-1865 yıllarındaki Amerikan İç Savaşının taraflarının da ayrımıdır. Endüstrileşmiş ve köleliğe karşı kuzey ile tarım ağırlıklı ve köleliğe taraftar güney eyaletleri 4 yıl boyunca savaşmışlar ve savaşı kuzey kazanmıştı. Yani ABD dışardan gördüğümüz gibi gönüllü birliktelikle değil bir iç savaş sonunda kurulmuş bir ülke.
Sorumuza gelelim. ABD’de neler oluyor? Biden’ın 3 Kasım’da seçimi kazandığı belli oldu. Ama Trump’ta az oy almadı, Trump yaklaşık 74 milyon seçmenden oy aldı. Özellikle Michigan, Georgia, Pensilvanya gibi eyaletlerde Biden çok az oy farklarıyla ipi göğüsledi. Bunun üzerine Trump seçim sonuçlarına itiraz etti. Bazı eyaletlerde yeniden sayımlar yapıldı. Trump mahkemelere başvurdu. İtirazları kabul görmedi. Trump’ın iddiası, pandemi dolayısıyla e-mail yoluyla verilen oylarda Demokratlar lehine usulsüzlük yapıldığı yönündeydi çünkü elektronik oylarda Biden’ın oyları oldukça yüksek oranlardaydı ama kabul görmedi.
İşin yorumunu yapacak olursak şunu söyleyebiliriz. Aslında Trump normal zamanlarda rahatlıkla kazanabileceği bir seçimi kaybetti. Trump pandemi öncesine kadar, kendi döneminde işsizliğe ciddi çözümler getirmiş, orta ve yoksul kesimin refah seviyesi artmış, altyapıda önemli yatırımlar yapılmıştı. Ancak pandemi bu ekonomik etkileri sildi süpürdü. Trump, bir işadamı, ekonomiye ilişkin pratik çözümleri hızlıca uygulayabiliyor ve sonuç alıyordu. 2008-2009 ekonomik krizinin etkileri Trump döneminde telafi edilmişti. Trump döneminin diğer bir özelliği, ABD’nin bu dönemde yeni bir savaşa girmemesidir. Ayrıca özellikle Yahudi olan damadı vasıtasıyla İsrail’e verilen ABD politik desteği de Trump döneminde üst seviyeye ulaşmıştır. Trump’lı ABD’nin Türkiye politikası da dengesiz ve zikzaklı yürümüştür. Trump’ın sistemi tanımayan başına buyruk, değişken kişiliği Türkiye-ABD ilişkilerinde çoğu zaman belirleyici olmuştur.
ABD yönetim sisteminde Başkan çok önemli bir figürdür ama kişiye bağlı politikalar ABD’nin kurumsal yapısında bürokratlar ve üst düzey askerler tarafından kabul edilebilir değildir. Nitekim görevden almalar, istifaların çokluğu Trump döneminin diğer bir özelliği olmuştur. Hatta Trump’ın kendisi için de bir görevden alınma süreci işletilmişti.
Bugün itibariyle Trump dönemi sona erdi diyebiliriz. Çünkü Senato ve Temsilciler Meclisi Biden’ın seçildiğini tescil etti. Ancak Trump dönemi tüm dünyayı hayretler içerisinde bırakacak olaylarla sona erdi. 6 Ocak günü Trump’ın çağrısıyla Washington’da toplanan Cumhuriyetçi Parti taraftarları bahsedilen tescil toplantısı öncesinde Meclisi bastı. Boynuzlu, kürklü garip kıyafetli kişileri ABD Meclisinin koridorlarında ve odalarında gördük. Olaylarda 4 kişi öldü. Olayı sadece birkaç radikal şahsın Meclise girmesi olarak görürsek anlamlı değil ancak Senato toplantısı öncesi ve Trump’ın “şimdi kongreye gidiyoruz” çağrısıyla yapılmış olması çok anlamlı. Çünkü bu ihlal demokratik sürecin kesintiye uğratılması maksadıyla yapıldıysa “kurumsal ABD’nin” tepkisi sert ve büyük olacaktır. Şu anda olayların sıcaklığıyla onlar da şaşkın, nasıl yorumlanacağını bekleyip göreceğiz.
Daima dünyayı şekillendiren gelişmelerin tetikçisi olan ABD nin kongre binasını koruyamaması çok ilginç. Devlerin de zayıf noktası olabiliyormuş. Çok güzel bir yazıydı Eşref Bey. Çok teşekkürler. Kaleminize sağlık.
Daima dünyayı şekillendiren gelişmelerin tetikçisi olan ABD nin kongre binasını koruyamaması çok ilginç. Devlerin de zayıf noktası olabiliyormuş. Çok güzel bir yazıydı Eşref Bey. Çok teşekkürler. Kaleminize sağlık.
Eşref hocam yazdığınız gibi derin Amerika aslında o sürünün meclis binasına girmesine de izin vermeyebilirdi ancak Trump döneminin Amerikan sistemine ne kadar tehlikeli bir tehdit olacağının uygulamalı olarak vatandaş bilinçlerine kazınması açısından biraz gevşek davrandıklarını düşünüyorum.
Pek güzel özet olmuş
Güzel ve doyurucu bilgilendirme için çok teşekkürler.
Güzel ve doyurucu bilgilendirme için çok teşekkürler.