GEREKÇELİ KARARA GEREKÇE LAZIM
Hiç üşenmedim, oturdum kelime kelime iki kere baştan aşağı okudum. Neyden mi bahsediyorum? Yüksek Seçim Kurulunun gerekçeli kararından… Şimdi sizlere bu kararla ilgili hukuki bir değerlendirme yapacağım.
Hukuk dünyasında klasik bir söz vardır: Hakim kararıyla konuşur denir. Meali; hakimin vereceği karar herkes tarafından anlaşılır, basit, sade ve tutarlılık içermeli adeta konuşur gibi ifade edilmelidir.
YSK gerekçeli kararını öncelikle şekil açısından inceleyeceğim:
- YSK kararı 250 sayfadan oluşuyor. Bunun ilk 13 sayfası AKP’nin talep dilekçesindeki iddiaların tekrarı niteliğinde. Geriye 237 sayfa kalıyor. 237 sayfanın 187 sayfasına YSK’nın ilçe seçim kurullarına sorup aldığı cevaplar konulmuş. Kalan 50 sayfanın 11 sayfasında YSK Değerlendirme başlığı altında kendi kararını yazmış ancak bu değerlendirmenin 9 sayfası konuyla ilgili kanun maddelerinin zikredilmesi şeklinde kaleme alınmış. 211. Sayfada “yukarıda açıklanan nedenlerle denilerek” karar 4 madde halinde açıklanmış. Kalan 39 sayfada ise 4 karşı oy yazısı yer alıyor. İndeks yapsak aşağıdaki gibi olurdu;
- Davacının itiraz ve talepleri………… 1-13
- İlçe seçim kurullarının cevapları.....14-200
- Kararın hukuki dayanakları……………201-210
- Kararın gerekçesi………………………….211-212
- Karşı görüşler……………………………....212-250
Mahkeme kararlarında davacının talepleri özetle geçilir, delillerin toplanması safhaları genellikle kısa geçilir, ağırlık delil değerlendirmesindedir. Burada 187 sayfa fazladan konulmuş görüntüsü veriyor. Şeklen her delilin tek tek ele alınıp değerlendirilmesi ve gerekçelendirilmesi gerekiyordu, ancak bu hususu da kararda pek göremedik. Adeta toplu bir değerlendirme yapılmış. Özetle; şekil açısından bu karar olmamış, çok zayıf duruyor.
- Şeklen bakılacak diğer bir husus 6 Mayıs tarihinde açıklanan ara karar ile gerekçeli kararın uyumlu olup olmadığı hususudur. Ara kararda iki konuya vurgu yapılmış; sandık başkanlarının kamu görevlilerinden oluşmaması ve sayım döküm cetvellerinde seçimin sonucuna etki edecek müessir tespitler bulunması.
Gerekçeli kararda gözler ister istemez bu ki konuya yöneliyor. Evet bu iki konu gerekçeli kararda geçiyor ama geçmemesi gereken konularda karara dahil edilmiş. Özellikle kısıtlı, hükümlü ve ölü seçmenler gibi oy kullanma hakkı olmayanların usulsüz şekilde oy kullandığı iddiaları da kararda yerini almış. 8,5 milyon seçmenden 706 tanesinin usulsüz oy kullanmasının seçimin sonucuna hiçbir etkisi olmadığını YSK daha önceki kararlarında açıklamıştı ama burada da tekrar edilmiş. Çok anlamlı gelmedi. YSK; bakın bunlar da var ama der gibi seçimin sonucunda en ufak bir etkisi olmayan ama negatif algı yaratan bu konuları kararda niye metinde tekrar etti ben de anlayamadım.
Şimdi gelelim esasa, YSK kararını hangi hukuki gerekçelere dayanarak almış inceleyelim. YSK değerlendirme bölümünün sonunda diyor ki “… sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi ve kanuna aykırı şekilde oluşan sandık kurullarının yaptığı seçim iş ve işlemlerine itibar edilmesinin mümkün bulunmaması hususu ile bir bütün olarak değerlendirilen yukarıda izah edilen diğer kanuna aykırılık ve usulsüzlükler, seçimin güvenilirliğini ortadan kaldıran ve seçim sonucuna müessir olay ve haller kapsamında görülmüş, bu nedenle seçimin iptali ve yenilenmesine karar verilmesi gerekmiştir.” Yani kararın iki ana gerekçesi var:
- Sonuca etkili sayıdaki sandıkta, sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi,
- İzah edilen diğer kanuna aykırılık ve usulsüzlükler.
Benim buradan anladığım şey, bazı sandık kurul başkanları kanuna aykırı görevlendirilecek ve bu sandıklarda da kanuna aykırı işlemler ve usulsüzlükler yapılacak. Böylece o sandıklarda yapılan tüm işlemler şaibeli olacak ve sözkonusu sandıklardaki sonuçlara itibar edilmeyecek.
Farklı anlayan var mı? Biz buna hukukta illiyet bağı diyoruz. Yani bir işlemin sonucu diğerini etkilemiş olmalı, aralarında sebep sonuç ilişkisi, nedensellik bulunmalıdır. Gel gelelim durum öyle değil; kararda sandık başkanları kanunlara aykırı atanan sandıklar ile usulsüz işlem yapıldığı iddia edilen sandıklar ayrı sandıklar. Sadece 2 sandıkta hem başkanlar kanuna aykırı atanmış hem de usulüz işlem yapılmış. İlginç.
Peki kanuna aykırı ve usulsüz işlemler neymiş? Bunu da yine karardaki “18 adet sandıkta sayım döküm cetvelinin hiç bulunmadığı, 90 adet sandıkta ise sayım döküm cetvellerinde sandık kurulu imzalarının bulunmadığı görülmüştür.” cümlesinden anlıyoruz. Sayım döküm cetveli diye bahsedilen hepimizin bildiği oyların X ile işaretlendiği çetelelerdir. Bilgilendirme mahiyetinde kullanılan bir evraktır. Burada işaretlenen oylar asıl belge olan tutanağa geçirilir. Hatta hata yapılmasın diye sayımın yeniden yapılarak çetelenin birkaç kez tutulduğu da olur. Ben daha önceki seçimlerde çeteleyi alıp cebine koyup götüreni de gördüm. Esas belge sandık sonuç tutanağıdır. Çeteleden alınan dökümler sonuç tutanağına dikkatlice geçirilir, tutanaklar mühürlüdür, tutanaklar sandık kurulunun her üyesi tarafından da imzalanır. SEÇSİS sistemine girilenler bu tutanaklardır. Birleştirme tutanakları bu tutanaklara göre yapılır. Şimdi insanın aklına şu soru geliyor; diyelim çetele yok veya imzasız o halde tutanaklarda mı kayıp veya imzasız? Hayır, çetelelerin olmadığı ya da imzasız olduğu sandıklarda sonuç tutanakları var altları imzalı ve mühürlü. Daha da ilginç olan imzasız çetelelerdeki dökümler ile imzalı ve mühürlü sonuç tutanaklarındaki oy sayımları yüzde yüz uyumlu.
YSK kararında “Usulüne uygun olarak düzenlenmeyen bir sayım döküm cetveli olmadan parti veya adayların aldığı oyların doğru tespit edildiğinden ve sandık sonuç tutanağına parti veya adayın aldığı oyların doğru olarak geçirilmiş olduğundan bahsedilemez.” diyor ancak bunu galiba sandık sonuç tutanağındaki parti temsilcilerinin imzasını unutarak söylüyor.
İşte YSK kararının esası burada çöküyor.
- Kanuna aykırı atanan sandık başkanlarının bulunduğu sandıklarda başkanlar o sandıkların sonuçlarına ne yönde ve nasıl etki etmiştir açıklanmamış. Bu hususun tek tek aradaki fark olan 13 729 oyu sağlayana kadar izah edilmesi gerekirdi, hukuk bunu ister.
- Kanuna aykırı atanan sandık başkanlarının bulunduğu sandıklardaki oylar iptal ediliyorsa toplam 754 sandıktaki 212 276 oyun hepsi iptal edilmelidir, bu da İstanbul’da ilçe belediyeleri, il genel meclisi, muhtar seçimleri dahil tüm seçimlerin iptal edilmesi sonucunu doğurur.
- Sayım döküm cetvellerinin kayıp veya imzasız/mühürsüz olmasının seçimin sonucuna müessir etkisinin sandık sonuç tutanakları üzerinde tek tek gösterilmesi gerekirdi, yapılmamış. Toptancılık yapılmış, bu sandıklardaki 30 281 oy yok hükmünde sayılmış. Oysa bu sandıkların sayım sonuçlarını gösteren ve siyasi parti temsilcilerinin de imzaları olan sandık sonuç tutanakları ıslak imzalı olarak var.
YSK’nın sandık kurulu başkanlarının kanun hükümlerine aykırı olarak görevlendirilmesi konusunda tam kanunsuzluğu pas geçip olağanüstü itiraz üzerinden değerlendirme yapması cinliği başka bir yazının konusu olur. Burada bir farkındalık var. YSK hukuku uygulasa 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerini şaibeli hale getirecekti, bunu bildiği için etrafından dolanmış.
Karar ülkemizdeki bundan sonra yapılacak seçimlerin esenliği bakımından ciddi müphem konular içermektedir. YSK kendi içtihatlarıyla çelişkili bir karar çıkarmış, toptancı bir değerlendirme yapmıştır. Gelecek seçimlerde itirazlara boğulabiliriz, aylarca sürecek seçim süreçleriyle karşılaşabiliriz. Bir de ben bu kararda “çalınan” bir şey görmedim. Kararda görülen yegane şey “YSK ve seçim kurullarının” mutlak beceriksizliğidir.
Velhasıl bu karar hukuk açısından bakıldığında hem şekil hem esas olarak çok zorlama bir karar olmuş. Hukuk tekniği bir kenara atılmış ve “iptal edelim de nasıl olursa olsun” şeklinde bir anlayış ortaya konulmuş. Ben tatmin olmadım.
Acaba gerekçeli kararın başka bir gerekçesi olabilir mi?
Kalın sağlıcakla…
“Herkes biliyor, geminin su aldığını. Herkes biliyor, kaptanın yalan söylediğini. Ve herkes biliyor, zarların hileli olduğunu.” Leonard Cohen????
herşey çok güzel olacak
Çok haklı bir yazı.