İzmir'de Hava Kirliği giderek artıyor
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Helil İnay Kınay, son günlerde İzmir’de yaşanan hava kirliliğinin nedenleri hakkında genel açıklamalarda bulundu. İnay Kınay, İzmir’de plansız yapılaşma, yeşil alanların yok olması, bu süreçlerle birlikte hava hareketini sağlayacak hava koridorlarının ortadan kalkması, sosyoekonomik faktörlere de bağlı olan kalitesiz yakıt kullanımı, Aliağa bölgesindeki kirletici vasfı yüksek tesisler, kent içerisindeki ve çevresindeki sanayi tesisleri, taş ocakları ve benzeri faktörlerin kentin hava kalitesini olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
ÖLÇÜM İSTASYONLARI YETERSİZ
Mevcut yönetmelik ve uygulamalar ile AB ve Dünya Sağlık Örgütünün kabul ettiği faktörler arasında farklılıklar bulunduğunun altını çizen İnay Kınay, “Hava kalitesi yönetimi sürecinde; Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği tarafından da; kükürt dioksit, azot dioksit, azot oksitleri, partiküler madde, kurşun, benzen, karbon monoksit, ozon, arsenik, kadmiyum, nikel, benzo(a)piren ve ozon gibi kirleticilerin ölçülmesi ve değerlendirilmesi gerekliliği ortaya konulmuştur. Ülkemizdeki yönetmelikte de bu kirleticilerin ölçülmesi, değerlendirilmesi ve önlemler alınması zorunludur. Ancak hava kalitesi verilerini incelendiğinde, istasyonlarda her kirleticinin ölçülmediği, istasyonların kurulduğu yerlerin yetersiz olduğu görülmektedir. Ölçüm verilerindeki eksiklikler ve istasyon yerlerinin kirletici ölçümlerini doğru yapacak yerlerde kurulmamaları nedeni ile hava kalitesi verilerinde yetersizlikler ile karşı karşıya kalınmaktadır” dedi.
SINIR DEĞERLERİMİZ AB’NİN İKİ KATI!
Türkiye’de uygulanan sınır değerlerin halen AB mevzuatındaki sınır değerlerin yaklaşık iki katı olduğuna vurgu yapan İnay Kınay, “Örneğin; Ülkemizde 24 saatlik ortalama SO2 (Kükürtdioksit) Sınır değeri 225 µg/m3 iken bu değer AB de 125 µg/m3 olarak uygulanmaktadır. Benzer şekilde PM10 (partikül madde) sınır değeri ülkemizde 90 µg/m3 iken AB de 50 µg/m3 olarak uygulanmaktadır. Ülkemizdeki sınır değerler AB sınır değerlerinin yaklaşık iki katıdır. Bu değerlerin mevzuat bazında 2019 yılında eşitlenmesi hedeflenmektedir. Bu durum bizlerin yaşam kalitesi ile AB ülkelerinde yaşayanların yaşam kalitesine verilen önemi bir kez daha ortaya koymaktadır. Yaşamlarımız yaklaşık iki kat daha ucuz değerlendirilmektedir. Hava kalitesine ilişkin sınır değerler AB ile eşitlense de; ülkemizdeki kent ve çevre politikalarını değerlendirdiğimizde mevcut uygulama ve planlamalar ile bu sınır değerleri yakalayamayacağımız açıktır” ifadelerini kullandı.
7 İSTASYONDA 24 SAAT ÖLÇÜM
İzmir’de hava kirliliği seviyelerinin İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından sürekli ölçüm istasyonları aracılığı ile 2013 yılı itibari ile 24 saat ölçüm yapan toplam 7 istasyonda sürdürüldüğünü ifade eden İnay Kınay, “Karşıyaka, Bornova, Alsancak, Çiğli, Güzelyalı, Şirinyer ve Bayraklı’da bulunan 7 sabit istasyonun haricinde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2007 yılından itibaren mobil(gezici) hava kalitesi izleme istasyonu ile il merkezinde ve ilçelerde hava kirliliği ölçümleri yapmaktadır. Alsancak, Şirinyer ve Bayraklı Ölçüm İstasyonlarında (S02 ve PM10), Şirinyer, Çiğli, Bornova , Bayraklı ve Güzelyalı, Karşıyaka (S02, N0x) tozluluk SO2 ve tozluluk ölçümleri yapılmaktadır” dedi.
SANAYİ KAYNAKLI KİRLİLİK ÖLÇÜLEMİYOR
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan ölçüm istasyonlarının kent merkezi içerisinde yer aldığını, hava kalitesi ile ilgili değerlendirmenin daha sağlıklı yapılabilmesi için özellikle sanayi tesislerinin yoğun olduğu Aliağa, Torbalı, Kemalpaşa gibi bölgelerde de bu ölçümlerin yapılması gerekli olduğuna işaret eden İnay Kınay, “Sanayi kaynaklı kirleticilerin ana kaynağı Aliağa’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait Aliağa, Menemen, Yeni Foça ve Bozköy’deki istasyonların verileri ise hala paylaşılmamaktadır. Özellikle Bozköy İstasyonu verileri Aliağa kaynaklı hava kalitesinin değerlendirilmesinde önemli bir bileşendir. Bu kapsamda kentin en önemli kirletici kaynağı olan bu bölgedeki ölçüm ve değerlendirme sonuçlarının kamuyu ile paylaşılması gerekmektedir. Sanayi kaynaklı kirleticilerin ana kaynağı Aliağa’da ölçüm istasyonu verilerinin paylaşılamaması İzmir Kenti hava kalitesi verilerinin de yetersizliğini ortaya koymaktadır” diye konuştu.
ORTALAMA DEĞERLERDE ARTIŞ VAR
2017 ve 2018 yılı Ocak-Mayıs dönemi partikül madde (PM10) ortalama ölçüm değerleri karşılaştırıldığında Alsancak, Bayraklı, Bornova, Çiğli, Karşıyaka ve Şirinyer istasyonlarında ortalama değerlerde artış olduğunu belirten İnay Kınay, “Özellikle Bayraklı ve Bornova istasyonlarındaki ölçüm değerlerindeki artış dikkat çekicidir. Gaziemir ve Güzelyalı istasyonlarında ölçülen değerlerde azalma olduğu görülmektedir. 2017 ve 2018 yılı Ocak-Mayıs dönemi kükürtdioksit sınır değeri (SO2) ortalama ölçüm değerleri karşılaştırıldığında Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka ve Şirinyer istasyonlarında ölçülen değerlerde artış, diğer istasyonlarda azalma olduğu görülmektedir” ifadelerini kullandı.
BÜTÜNCÜL YAKLAŞIMLA BAKILMALI
Kent içerisindeki sanayi ve organize bölgelerinde kirletici kaynaklarla ilgili kapsamlı bir çalışmanın bulunmadığının da altını çizen İnay Kınay, “Ağırlıklı olarak yanma kaynaklı kirleticilerin oluştuğu bu bölgelerde doğal gazın kullanılıyor olması kirlilik yükünü azaltmak ile birlikte tesislerin üretim türlerine bağlı olarak oluşabilecek emisyonların da belirlenmesi gerekmektedir. Özellikle şehir merkezine yakın noktalarda kalmış olan tekil sanayi tesisleri, çimento fabrikaları en önemli kirletici kaynaklardandır. Yerleşim alanları, okullar gibi hassas yapıların içerisinde kalmış olan bu tür tesislerde baca ve baca dışı kaynaklardan oluşan kirleticileri azaltmaları gerekmektedir. Bu sorunun kontrol altına alınarak çözülebilmesi için bütüncül bir yaklaşımla Hava Kalitesi Yönetim Planı yapılması ve kent sürecindeki tüm faaliyetlerin planlanmasında bu planlar doğrultusunda çalışmalar yürütülmesi gerektiğini yıllardır ifade ediyoruz” şeklinde konuştu.
ÖNLEMLER KALICI OLMAKTAN UZAK
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından eylem planı kapsamında yapılan bilgilendirmede; kent içerisinde yakıt kalitesinin arttırılması, kentsel dönüşüm, doğal gaza geçiş süreçleri gibi yaklaşımlarla çözüm önerileri getirildiğini ifade eden İnay Kınay, “Ancak; kentte özellikle belirli bölgelerde yüksek yapılaşmanın hava kalitesine getireceği olumsuz etkiler, bitişik nizam yapılaşmanın getirdiği olumsuz sonuçlar düzenlenmeden, bu alanlarda kat yüksekliklerinin arttırıldığı yasal düzenlemelerin hava koridorlarını ortadan kaldırdığı gerçeği gibi; İzmir kenti gibi coğrafi yapısı nedeni ile atmosferik koşulların yarattığı olumsuz etkilere de açık olan kentte sorunu daha da büyütmektedir. Üstelik çevresel kirlilik yükü kapasitesini doldurmuş olan Aliağa bölgesinde sanayileşmenin getirdiği sorunlara çözüm üretilmeden, bu bölgede yapılması planlanan yeni termik santrallere izin vermek, kent içerisindeki ve çevresindeki sanayi tesisleri ile taş ocakları ile ilgili sorunları çözmeden sadece doğal gaz vb. daha az kirletici yakıt kullanımını teşvik olarak öne sürülen önlemler kalıcı olmaktan uzaktır. Kentsel dönüşüm sürecinin rantsal dönüşüme döndüğü uygulama süreçlerinde; bütünsel planlamadan uzak, çevresel faktörleri değerlendirilmeden parsel bazlı planlama ve yapılaşma ile gelişen sürecin kentin hava kalitesine olumsuz etkilerini de göz ardı etmemek gerekiyor” dedi.
ALİAĞA İÇİN ACİL ÖNLEM ALINMALI
Kentin kuzeyinde yer alan Aliağa endüstri bölgesinde yer alan demir çelik ve petrokimya tesisleri emisyonlarının İzmir için önemli bir kirlilik kaynağı olduğuna dikkat çeken İnay Kınay, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Şu anda İzmir’de hava kirliliğinin en ciddi sorun olduğu Aliağa bölgesi için acil önlemler alınmalıdır. İzmir ve Aliağa endüstri bölgesinde hava kirliliğine neden olan organik ve inorganik kirleticilerin düzeylerinin, kaynaklarının ve sağlık etkilerinin belirlenerek hava kalitesi yönetim planının oluşturulmasına yönelik çalışmalar yürütülmelidir. Mevcut tesisler iyileştirilmeli, bunların emisyonları en aza indirilmeli ve emisyon kontrol sistemlerinin sürekliliği sağlanmalıdır. Bu bölgede yapılacak yeni tesislerin çevre ile etkileşimi çok iyi irdelenmelidir. İzmir ve Aliağa endüstri bölgesinde doğal gazın kullanıma girmesi ve özellikle demir çelik tesislerinde bazı önlemlerin alınması nedeniyle Aliağa bölgesindeki hava kirliliği için olumlu etki gösterse de diğer taraftan Aliağa ve yakın çevresinde yeniden termik santraller kurma çalışmaları hava kalitesi için büyük bir tehdittir. Bu bölgede hava kirliliğini artırma olasılığı olan işletmelere, yeni emisyon kaynaklarına ve özellikle termik santrallerin kurulmasına kesinlikle izin verilmemelidir. Bölgede acil bir çevresel değerlendirme çalışması yapılmalı, mevcut durumun getirdiği çevre kirliliği net olarak belirlenmelidir. Bölgede yapılması planlanan termik santral yatırımları durdurulmalı. Bölgesel planlama ve çevre kirliliğini rehabilite edecek çalışmalar gerçekleştirilmelidir. İzmir kenti planlamasına yönelik çalışmalarda hava kalitesi planları, mevcut kirlilik durumu doğru irdelenmeli, mevcuttaki plansız kentleşmenin getirdiği olumsuz koşulları önleyebilmek için ekolojik planlama süreçleri yürütülmelidir.”
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN / İlksesGazetesi