Bilinçsiz Kullanılan Antibiyotik İyileştirmez Zarar Verir
Mikropların direnç kazanmasını sağlayarak kalp ve solunum yetersizliğine sebep oluyor.
Antibiyotiğe karşı dirençli bakterilerin vücuda girdikten sonra kaynaktan kana geçtiğini ve dokulara zarar vermeye başladığını belirten Prof. Dr. Aydın Tunçkale, "Sonuçta da koma ve ölüme neden oluyor" dedi. Alexander Fleming'in penisilini keşfinden bu yana yaklaşık 70- 80 yıl geçti.
Penisilinden kat kat güçlü antibiyotikler bulunmuş olmasına rağmen enfeksiyonların tedavisinde güçlü bakterilere karşı çaresiz kalabiliriz. Biz güçlü antibiyotikler üretiyoruz, 'artık bütün bakterileri yok edebiliriz' diye düşünüyoruz ama bakteriler de bu arada boş durmuyorlar, antibiyotiklere karşı direnç geliştiriyorlar ve hayallerimiz yıkılıyor.
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Aydın Tunçkale, bilinçli antibiyotik kullanımının önemine dikkat çekiyor.
Daha güçlü bakteriler
Bu direnç gelişimi ve üretilen her yeni antibiyotiğe karşı bakterilerin direnç geliştirmesi bilim insanlarını hayal kırıklığına itti, motivasyonları kayboldu ve son yıllarda yeni antibiyotik üretimi neredeyse tamamen durdu. Bunun üzerine 'yeni ilaç üretmek yerine elimizdekileri daha kontrollü kullanalım' fikri tüm dünyada yaygınlaştı. 'Çok ilaca dirençli bakterilerin oluşumu sonrası, antibiyotik direncinden kurtulmak için eldeki ilaçların daha kontrollü kullanılması direnci azaltabilir' diye düşündü bilim insanları...
Pek çok ülkenin bu yolu tercih etmesiyle ülkemizde de 10- 12 yıl önce antibiyotik kullanım kısıtlamaları uygulanmaya başlandı. Ancak sonuç yine hüsrandı. Tüm kontrollere rağmen çoklu ilaç direnci sıklığı azalmadı.
Nasıl direnç kazanıyorlar?
Bakterilerde antibiyotiklere karşı direnç gelişiminden sorumlu olan genler mutasyonlarla ya da direnç genlerinin başka bakterilerden transfer edilmesiyle kazanılabilir. Bir başka direnç yöntemi de bakterilerin hücre zarında bulunan taşıyıcı pompa sistemleridir. Bu taşıyıcılar antibiyotiği tanırlar ve hücre içine girmesini engelleyerek bunları hücre dışına pompalarlar.
Doğada antibiyotik Prof. Dr. Aydın Tunçkale direnç genlerinin varlığının kökenini inceleyen çalışmalar bu genlerin ve dolayısıyla bakterilerde gözlenen antibiyotik direncinin insanların tedavi amaçlı olarak antibiyotikleri kullanmaya başlamalarından çok daha önce de var olan doğal bir fenomen olduğunu göstermiştir. Doğada antibiyotik varlığının antibiyotiklerin keşfinden çok daha önce de mevcut olduğu düşünüldüğünde bu beklenilen bir durumdur.
Hayvanlarda kullanılıyor
Gerekmediği zaman kullanılan antibiyotik buyandan bağışıklık sistemimize yardımcı olan bakterileri öldürür, bir yandan da düşman mikroplarda direnç oluşmasını uyarır.
Gereksiz antibiyotiğin dirençli bakteri üreteceği unutulmamalıdır. Kişi farkında olmadan taşıdığı bu bakteriyi başkalarına bulaştırabilir. Veterinerlerin de bilinçsiz antibiyotik kullanımı aynı sonuçlara yol açar. Hayvanlarda oluşan dirençli mikroplar yediğimiz etlerle ve hayvan artıklarıyla kirlenmiş tarlalarda yetişen sebze, meyve ve tahıllar yoluyla bize geçerek enfeksiyonlara yol açabilirler.
Günümüzde birçok bilim insanı hayvan yetiştiricilerinin daha fazla et elde etmek ve hayvanların hastalanmasını engellemek gibi nedenlerle, hayvanlarının yemlerine antibiyotik eklemelerine son vermeleri gerektiğini savunuyor.
Ölüm oranları kanserden fazla
Antibiyotiğe karşı dirençli bir bakteri vücudumuza girdikten sonra, kaynak alanından kana geçiyor ve organ ve dokularımıza zarar vermeye başlıyor. Sepsis dediğimiz bu tablo giderek ilerliyor, böbrek ve solunum yetersizliği yaratıyor. Hastanın yoğun bakıma alınmasına yol açan bu durum ilerlemeye devam ediyor ve kalp ve karaciğer yetersizliğine, bilinç kaybına, sonuçta da koma ve ölüme neden oluyor.
Günümüzde maalesef sepsis nedeniyle ölüm oranları kanser hastalığından ölüm oranlarından bile fazla. Sonuç olarak antibiyotik kullanımı konusunda hepimiz bilinçlenmesi gerek ve hekim kontrolü olmaksızın bu tür ilaçları kullanmamalıyız.