Emlak piyasasında yaşanan son gelişmeler kiracıları zorluyor. İzmir Emlak Kulübü Derneği Başkanı Rıdvan Akgün, ev sahiplerinin kiracılardan talep ettiği yeni kriterleri açıkladı. Geçtiğimiz iki yılda kira kontratı yenilemelerinde yüzde 25 zam sınırı uygulanıyordu. Ancak bu sınır, 1 Temmuz itibarıyla sona erdi. Temmuz ayında açıklanan kira artış oranının yüzde 65 civarında olduğunu belirten Rıdvan Akgün, kira bedellerinin hızla yükseldiğini ve bu durumun kiracılar ile ev sahipleri arasında anlaşmazlıklara neden olduğunu dile getirdi. İşte diğer detaylar...
Rıdvan Akgün, kiracıların kira bedellerini aniden artırmak istemediğini, ancak ev sahiplerinin iki yıl bekledikten sonra fiyatları yükselttiğini belirtti. "Ev sahipleri iki yıldır beklediklerini söyleyerek yüzde 65,07'nin tamamını talep ediyorlar," dedi. Bu durumun tahliyeleri gündeme getirebileceğini ve arabulucular ile hukukçuların sürece katılabileceğini ekledi. İzmir'deki kira fiyatları konusunda örnekler veren Akgün, "Yeni dönemde 3+1 evin kirası ortalama 20 bin lira olması gerekirken enflasyon artışıyla bu rakam çok yükseliyor. 15 bin liraya oturan bir kiracının yeni kira bedeli 23-24 bin liraya kadar çıkıyor. Ev boş olsa belki 20 bin liraya kiraya verilecek," dedi. Geçmişten gelen yüzde 25'lik artış sınırının verdiği zararın, mülk sahiplerini yüzde 65,07'lik artışlara yönlendirdiğini belirtti. Kira bedellerinin yaz aylarında kaçınılmaz olarak arttığını ifade eden Akgün, kiralık dairelerin giderek azaldığını ve bu durumun talebi artırdığını söyledi. "İnsanlar ya evleniyor ya boşanıyor. Mülk sahipleriyle sorun yaşayan kiracılar tahliye ediliyor. Kira sektöründe ciddi bir sirkülasyon var," dedi. İzmir'de boş daire fiyatlarının lokasyona göre 15 ile 30 bin TL arasında değiştiğini belirten Akgün, ev sahiplerinin kira sektörünün belirleyicileri olduğunu vurguladı. "Mülk sahiplerinin çoğu kira bedellerini kendi belirliyor. 15 bin liralık daireye 35 diyen de 40 diyen de var. Serbest piyasada mülk sahipleri istedikleri rakamı belirliyorlar. Çaresiz kalan, ev arayan vatandaşlar yüksek bedellerle karşı karşıya kalıyor. Fiyatı belirleyen mülk sahipleri ve onlara destek veren emlak müşavirleri oluyor," diye ekledi. Bu açıklamalar, kiracıların ve ev sahiplerinin yaşadığı zorlukları, piyasadaki dengesizlikleri ve çözüm arayışlarını gözler önüne seriyor. Tahliye risklerinin arttığı, arabulucuların devreye girebileceği bu dönemde, kiracıların ve ev sahiplerinin daha fazla desteğe ihtiyaç duyduğu görülüyor. Kira piyasasında yaşanan bu hareketlilik, hem kiracılar hem de mülk sahipleri için zorlu bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Rıdvan Akgün, ev sahiplerinin kiracı seçerken çok titiz davrandığını belirtiyor. Eskiden ev sahipleri, evlerini kiraya vermek için çaba sarf ederken şimdi ise kiracılardan çeşitli belgeler talep ediliyor. Akgün, bu durumu şöyle özetliyor: "Ev sahipleri artık Genel Bilgi Toplama (GBT) raporu, kredi kartı bilgileri (KKB) ve findeks raporu gibi belgeler istiyor. Ayrıca mutlaka kefil, düzenli gelir belgesi ve tahliye taahhütnamesi talep ediyorlar." Bankadan kredi almanın kiralık daire bulmaktan daha kolay hale geldiğini ifade eden Akgün, "Bankaya gidip kredi alabilirsiniz ama daire kiralamak neredeyse imkansız hale geldi," diyor. Ayrıca, ev sahibi olma sürecinin bile ev kiralamaktan daha kolay olduğunu belirtiyor: "Kız istemeye gittiğinizde gönüller bir olunca onu kolayca alabilirsiniz; ama ev kiralarken mülk sahipleri inanılmaz kriterler dayatıyor. Kiracılara Allah yardım etsin. Yasa onlardan yana gibi görünse bile herkesin ev bulabilmesi için büyük bir mücadele gerekiyor." Bu açıklamalar, ev sahiplerinin kiracı seçiminde ne kadar seçici olduğunu ve kiracıların karşılaştığı zorlukları net bir şekilde ortaya koyuyor. Ev sahiplerinin talepleri arasında kredi notu, düzenli gelir ve kefil gibi unsurlar yer alırken, kiracıların bu kriterlere uyması gerekiyor. Akgün'ün ifadeleri, kiracıların karşılaştığı bürokratik engelleri ve piyasadaki dengesizlikleri vurguluyor. Ayrıca, mevcut yasal düzenlemelerin kiracıları korumaya yönelik olmasına rağmen, pratikte kiracıların hala büyük zorluklarla karşılaştığını gösteriyor. Akgün'ün değerlendirmeleri, emlak piyasasındaki bu dengesizliğin çözümüne yönelik daha fazla düzenleme ve denetime ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Kiracıların haklarını korumak ve ev sahiplerinin aşırı taleplerini dengelemek için daha adil bir sistemin gerekliliğini vurguluyor. Ayrıca, kiracıların bu zorlu süreçte karşılaştıkları psikolojik ve finansal baskılara da dikkat çekiyor. Bu durum, kiracıların ve ev sahiplerinin beklentilerinin daha iyi yönetilmesi gerektiğini ve piyasanın daha sürdürülebilir hale getirilmesi gerektiğini gösteriyor.
EV SAHİPLERİNİN KİRACILARDAN TALEP ETTİĞİ YENİ KRİTERLERİ AÇIKLADI
Rıdvan Akgün, 1 Temmuz'dan itibaren Türkiye genelinde yeni bir dönemin başladığını söyledi. İki yıllık yüzde 25 kira artış sınırının sona ermesiyle birlikte ev sahiplerinin mutsuzluğu ve kiracıların memnuniyeti sona erdi. Yeni kira artış oranı yüzde 65,07 olarak belirlendi ve bu oran kiracılar için ciddi bir yük oluşturdu. Akgün, kiracıların çaresiz kaldığını ve artışı ödeyemeyenlerin evlerini terk etmeye çalıştığını belirtti. Kiracı-ev sahibi sorunlarının hızla arttığını ifade etti. Yeni dönemde, ev sahipleri kiracılardan çeşitli belgeler talep etmeye başladı. Bu belgeler arasında gelir belgesi, kredi notu raporu ve kefil istekleri öne çıkıyor. Ev sahipleri, kiracıların ödeme gücünü ve güvenilirliğini değerlendirmek için bu tür belgeleri zorunlu tutuyor. Kiracıların karşı karşıya kaldığı bu yeni uygulamalar, piyasada ciddi bir gerilim yaratıyor. Ev sahipleri, yüksek kira artış oranları nedeniyle daha temkinli davranıyor ve kiracılarından daha fazla güvence talep ediyor. Bu durum, kiracıların ev bulma sürecini daha da zorlaştırıyor. Emlak piyasasında yaşanan bu gelişmeler kiracıların hayatını zorlaştırırken, ev sahipleri de kendilerini koruma altına almak için çeşitli tedbirler alıyor. Yüzde 65 kira artışı oranı, kiracıların mali yükünü artırırken, ev sahiplerinin daha fazla güvence talep etmesi piyasada tansiyonu yükseltiyor. Bu yeni dönemde, kiracıların ve ev sahiplerinin yaşadığı sorunların çözümü için daha kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç duyuluyor.Rıdvan Akgün, kiracıların kira bedellerini aniden artırmak istemediğini, ancak ev sahiplerinin iki yıl bekledikten sonra fiyatları yükselttiğini belirtti. "Ev sahipleri iki yıldır beklediklerini söyleyerek yüzde 65,07'nin tamamını talep ediyorlar," dedi. Bu durumun tahliyeleri gündeme getirebileceğini ve arabulucular ile hukukçuların sürece katılabileceğini ekledi. İzmir'deki kira fiyatları konusunda örnekler veren Akgün, "Yeni dönemde 3+1 evin kirası ortalama 20 bin lira olması gerekirken enflasyon artışıyla bu rakam çok yükseliyor. 15 bin liraya oturan bir kiracının yeni kira bedeli 23-24 bin liraya kadar çıkıyor. Ev boş olsa belki 20 bin liraya kiraya verilecek," dedi. Geçmişten gelen yüzde 25'lik artış sınırının verdiği zararın, mülk sahiplerini yüzde 65,07'lik artışlara yönlendirdiğini belirtti. Kira bedellerinin yaz aylarında kaçınılmaz olarak arttığını ifade eden Akgün, kiralık dairelerin giderek azaldığını ve bu durumun talebi artırdığını söyledi. "İnsanlar ya evleniyor ya boşanıyor. Mülk sahipleriyle sorun yaşayan kiracılar tahliye ediliyor. Kira sektöründe ciddi bir sirkülasyon var," dedi. İzmir'de boş daire fiyatlarının lokasyona göre 15 ile 30 bin TL arasında değiştiğini belirten Akgün, ev sahiplerinin kira sektörünün belirleyicileri olduğunu vurguladı. "Mülk sahiplerinin çoğu kira bedellerini kendi belirliyor. 15 bin liralık daireye 35 diyen de 40 diyen de var. Serbest piyasada mülk sahipleri istedikleri rakamı belirliyorlar. Çaresiz kalan, ev arayan vatandaşlar yüksek bedellerle karşı karşıya kalıyor. Fiyatı belirleyen mülk sahipleri ve onlara destek veren emlak müşavirleri oluyor," diye ekledi. Bu açıklamalar, kiracıların ve ev sahiplerinin yaşadığı zorlukları, piyasadaki dengesizlikleri ve çözüm arayışlarını gözler önüne seriyor. Tahliye risklerinin arttığı, arabulucuların devreye girebileceği bu dönemde, kiracıların ve ev sahiplerinin daha fazla desteğe ihtiyaç duyduğu görülüyor. Kira piyasasında yaşanan bu hareketlilik, hem kiracılar hem de mülk sahipleri için zorlu bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Rıdvan Akgün, ev sahiplerinin kiracı seçerken çok titiz davrandığını belirtiyor. Eskiden ev sahipleri, evlerini kiraya vermek için çaba sarf ederken şimdi ise kiracılardan çeşitli belgeler talep ediliyor. Akgün, bu durumu şöyle özetliyor: "Ev sahipleri artık Genel Bilgi Toplama (GBT) raporu, kredi kartı bilgileri (KKB) ve findeks raporu gibi belgeler istiyor. Ayrıca mutlaka kefil, düzenli gelir belgesi ve tahliye taahhütnamesi talep ediyorlar." Bankadan kredi almanın kiralık daire bulmaktan daha kolay hale geldiğini ifade eden Akgün, "Bankaya gidip kredi alabilirsiniz ama daire kiralamak neredeyse imkansız hale geldi," diyor. Ayrıca, ev sahibi olma sürecinin bile ev kiralamaktan daha kolay olduğunu belirtiyor: "Kız istemeye gittiğinizde gönüller bir olunca onu kolayca alabilirsiniz; ama ev kiralarken mülk sahipleri inanılmaz kriterler dayatıyor. Kiracılara Allah yardım etsin. Yasa onlardan yana gibi görünse bile herkesin ev bulabilmesi için büyük bir mücadele gerekiyor." Bu açıklamalar, ev sahiplerinin kiracı seçiminde ne kadar seçici olduğunu ve kiracıların karşılaştığı zorlukları net bir şekilde ortaya koyuyor. Ev sahiplerinin talepleri arasında kredi notu, düzenli gelir ve kefil gibi unsurlar yer alırken, kiracıların bu kriterlere uyması gerekiyor. Akgün'ün ifadeleri, kiracıların karşılaştığı bürokratik engelleri ve piyasadaki dengesizlikleri vurguluyor. Ayrıca, mevcut yasal düzenlemelerin kiracıları korumaya yönelik olmasına rağmen, pratikte kiracıların hala büyük zorluklarla karşılaştığını gösteriyor. Akgün'ün değerlendirmeleri, emlak piyasasındaki bu dengesizliğin çözümüne yönelik daha fazla düzenleme ve denetime ihtiyaç olduğunu ortaya koyuyor. Kiracıların haklarını korumak ve ev sahiplerinin aşırı taleplerini dengelemek için daha adil bir sistemin gerekliliğini vurguluyor. Ayrıca, kiracıların bu zorlu süreçte karşılaştıkları psikolojik ve finansal baskılara da dikkat çekiyor. Bu durum, kiracıların ve ev sahiplerinin beklentilerinin daha iyi yönetilmesi gerektiğini ve piyasanın daha sürdürülebilir hale getirilmesi gerektiğini gösteriyor.