Kutlama törenine; Menemen Kaymakamı Mustafa ÖZKAYNAK, Garnizon Komutanı Topçu Albay İbrahim Ethem ÇAĞCI, Belediye Başkanı Serdar AKSOY, Menemen Cumhuriyet Başsavcı V. Korhan Ayberk GÜVEN, İlçe Jandarma Komutanı V. İbrahim KARAGÖZOĞLU, Menemen Cezaevi Bölük Komutanı Teğmen Mesut UZUN ile siyasi partilerin temsilcileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, mahalle muhtarları, kamu kurumları daire amirleri ve vatandaşlarımız katıldı.
Büyük Zafer´in 97. yıldönümü kutlamaları için Atatürk Caddesi’ndeki park durağında kurulan platformda protokol, askeri erkan, siyasi parti temsilcileri, gaziler, sivil toplum kuruluşları ve muhtarların yerlerini almasının ardından Kaymakam Özkaynak beraberinde Garnizon Komutanı Çağcı ve Belediye Başkanı Aksoy ile birlikte törene katılanların ve halkın bayramını kutladılar. Tören yöneticisinin komutuyla birlikte saygı duruşu, ardından Menemen Belediye Bandosu eşliğinde İstiklal Marşımız okundu.
“Eşine tarihte az rastlanır bir zafer”
Günün anlam ve önemini belirtmek üzere kürsüye davet edilen Garnizon Komutanlığı´ndan Topçu Binbaşı İbrahim Yıldız, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına temel teşkil eden, 30 Ağustos 1922'de kazandığımız büyük zaferin 97’nci yılını ulusça kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz. Asil Türk milleti, kahraman Türk ordusuyla birlikte, varlığına ve vatanına kastedenlere karşı, 97 yıl önce bugün, kahramanlık ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretiyle, yeniden dirilerek, topyekûn bir varoluş mücadelesi sonucunda eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır.
Aziz yurduna ve bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetleri karşısında Türk ordusunun ortaya koyduğu eşsiz bir eser olan bu zaferin her safhası, tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir.
1900'lü yılların başlarında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda Birinci Dünya Savaşı sonunda müttefiklerin aldığı ağır yenilgiler sonucu Mondros Mütarekesi imzalanmış, imzalanan anlaşma ile bin yıldır üzerinde kan dökerek, can vererek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları o dönemin büyük devlet ve onların maşaları tarafından işgal edilmiş, ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr Antlaşması da ulusumuza dayatılmıştır. İşgal güçleri girdikleri her yerde adeta tarihi kinlerini kusarcasına, kadınımıza, yaşlımıza, çocuklarımıza dünyada az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal Paşa ve O’nun dava arkadaşları bağımsızlık meşalesini yakarak ‘Ya İstiklal, Ya Ölüm’ parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır. Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Özellikle Sakarya Meydan Muharebesi de hedefimize ulaşmaya muktedir olduğumuzu, milletimizin istiklali uğruna kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır. Artık dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev düşmana son darbeyi vurmak olmuştur. Mustafa Kemal Paşanın başkomutanlığı altında, Türk kuvvetleri düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik sahada düşmanı aldatmayı başarmış, Avrupalıların 5-6 ayda geçilmez dediği Afyon mevzilerini 3 günde geçerek, 30 Ağustos'a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etmiştir. Bu büyük zafer ile düşmana son darbe de vurulmuş, ardından icra edilen takip harekâtıyla da 9 Eylül’de düşman İzmir’de denize dökülmüştür.
İşte kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur, harbin; kadın, çocuk, yaşlı demeden, milletçe topyekûn bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu bu meydandan da ulu önderinin liderliğinde alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harflerle yazılan bu zaferin günümüze kadar yansıyan çok önemli siyasi ve askeri sonuçları olmuştur. Bu zaferle, Türk ulusunun son neferine kadar yok edilmedikçe, Türk’ün istiklalinin elinden alınamayacağı, Türklerin yalnız askeriyle değil, milletiyle topyekün olarak savaştıkları bir kere daha ispatlanmıştır.
30 Ağustos Zaferi, Türk Ordusu’na ‘Silahlı Kuvvetler Günü’ olarak armağan edilmiştir. Dünyanın sayılı askeri güçlerinden birisi olan silahlı kuvvetlerimiz her zaman, her yerde ve her şartta verilecek görevleri ifaya hazırdır. Millî egemenlik, millî şuur ve tam bağımsızlık esasına dayanan Atatürk ilkeleri, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de Türk silahlı kuvvetlerimize rehber olmaya devam edecektir. Bu kutsal ve tarihi gün vesilesiyle ulusça başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere, dava arkadaşları ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.
Konuşmanın ardından Şehit Ahmet Özsoy Fen Lisesi öğrencilerinden Melinda Kulualp ve yine aynı okuldan Kemal Utku Yüzbaşıoğlu 30 Ağustos isimli şiirleri seslendirdiler.
Menemen Halk Eğitim Merkezi halk oyunları ekipleri gösterileriyle programa renk kattı. Askeri birlikler, gaziler ve bir grup öğrencinin tören geçişi ile program son buldu.
Büyük Zafer´in 97. yıldönümü kutlamaları için Atatürk Caddesi’ndeki park durağında kurulan platformda protokol, askeri erkan, siyasi parti temsilcileri, gaziler, sivil toplum kuruluşları ve muhtarların yerlerini almasının ardından Kaymakam Özkaynak beraberinde Garnizon Komutanı Çağcı ve Belediye Başkanı Aksoy ile birlikte törene katılanların ve halkın bayramını kutladılar. Tören yöneticisinin komutuyla birlikte saygı duruşu, ardından Menemen Belediye Bandosu eşliğinde İstiklal Marşımız okundu.
“Eşine tarihte az rastlanır bir zafer”
Günün anlam ve önemini belirtmek üzere kürsüye davet edilen Garnizon Komutanlığı´ndan Topçu Binbaşı İbrahim Yıldız, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına temel teşkil eden, 30 Ağustos 1922'de kazandığımız büyük zaferin 97’nci yılını ulusça kutlamanın haklı gurur ve heyecanını yaşıyoruz. Asil Türk milleti, kahraman Türk ordusuyla birlikte, varlığına ve vatanına kastedenlere karşı, 97 yıl önce bugün, kahramanlık ve şeref dolu tarihinden aldığı kudretiyle, yeniden dirilerek, topyekûn bir varoluş mücadelesi sonucunda eşine tarihte az rastlanır bir zafer kazanmıştır.
Aziz yurduna ve bağımsızlığına kasteden işgal kuvvetleri karşısında Türk ordusunun ortaya koyduğu eşsiz bir eser olan bu zaferin her safhası, tek tek düşünülmüş, hazırlanmış ve yönetilmiştir.
1900'lü yılların başlarında meydana gelen büyük devletler arasındaki çıkar çatışmaları, dünyada gelişen fikir akımları, sanayileşme gibi gelişmeler sonucunda Birinci Dünya Savaşı sonunda müttefiklerin aldığı ağır yenilgiler sonucu Mondros Mütarekesi imzalanmış, imzalanan anlaşma ile bin yıldır üzerinde kan dökerek, can vererek yurt edindiğimiz Anadolu toprakları o dönemin büyük devlet ve onların maşaları tarafından işgal edilmiş, ayrıca tarihimize kara bir leke olarak geçen Sevr Antlaşması da ulusumuza dayatılmıştır. İşgal güçleri girdikleri her yerde adeta tarihi kinlerini kusarcasına, kadınımıza, yaşlımıza, çocuklarımıza dünyada az rastlanır işkence, zulüm ve hakaretlerde bulunmuşlardır. İşte böylesine umutsuz görünen üzerimizde kara bulutların dolaştığı bir ortamda Mustafa Kemal Paşa ve O’nun dava arkadaşları bağımsızlık meşalesini yakarak ‘Ya İstiklal, Ya Ölüm’ parolasıyla aydınlığa giden yolu aralamışlardır. Bu bağımsızlık ve aydınlık mücadelesinin ilk hedefi son neferine kadar düşmanı güzel ve kutsal vatanımızdan atmak şeklinde belirlenmiştir. Özellikle Sakarya Meydan Muharebesi de hedefimize ulaşmaya muktedir olduğumuzu, milletimizin istiklali uğruna kanının son damlasına kadar mücadeleye devam edeceğini ispatlamıştır. Artık dünyanın en kahraman, en savaşçı milletine düşen görev düşmana son darbeyi vurmak olmuştur. Mustafa Kemal Paşanın başkomutanlığı altında, Türk kuvvetleri düşmana beklemediği bir yerden taarruza geçerek stratejik sahada düşmanı aldatmayı başarmış, Avrupalıların 5-6 ayda geçilmez dediği Afyon mevzilerini 3 günde geçerek, 30 Ağustos'a gelindiğinde düşman kuvvetlerinin önemli bir bölümünü imha etmiştir. Bu büyük zafer ile düşmana son darbe de vurulmuş, ardından icra edilen takip harekâtıyla da 9 Eylül’de düşman İzmir’de denize dökülmüştür.
İşte kazanılan zaferi muhteşem kılan unsur, harbin; kadın, çocuk, yaşlı demeden, milletçe topyekûn bir savaş olarak icra edilmiş olmasıdır. Türk ulusu bu meydandan da ulu önderinin liderliğinde alnının akıyla çıkmayı başarmıştır. Türk tarihine altın harflerle yazılan bu zaferin günümüze kadar yansıyan çok önemli siyasi ve askeri sonuçları olmuştur. Bu zaferle, Türk ulusunun son neferine kadar yok edilmedikçe, Türk’ün istiklalinin elinden alınamayacağı, Türklerin yalnız askeriyle değil, milletiyle topyekün olarak savaştıkları bir kere daha ispatlanmıştır.
30 Ağustos Zaferi, Türk Ordusu’na ‘Silahlı Kuvvetler Günü’ olarak armağan edilmiştir. Dünyanın sayılı askeri güçlerinden birisi olan silahlı kuvvetlerimiz her zaman, her yerde ve her şartta verilecek görevleri ifaya hazırdır. Millî egemenlik, millî şuur ve tam bağımsızlık esasına dayanan Atatürk ilkeleri, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de Türk silahlı kuvvetlerimize rehber olmaya devam edecektir. Bu kutsal ve tarihi gün vesilesiyle ulusça başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere, dava arkadaşları ve aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyor, şükranlarımızı sunuyoruz” dedi.
Konuşmanın ardından Şehit Ahmet Özsoy Fen Lisesi öğrencilerinden Melinda Kulualp ve yine aynı okuldan Kemal Utku Yüzbaşıoğlu 30 Ağustos isimli şiirleri seslendirdiler.
Menemen Halk Eğitim Merkezi halk oyunları ekipleri gösterileriyle programa renk kattı. Askeri birlikler, gaziler ve bir grup öğrencinin tören geçişi ile program son buldu.