Uzun bir aradan sonra tekrardan merhabalar değerli okurlar,
Sizlerden ayrı kaldığım bu dönemde akademik kariyerimle ilgili bir yoğunluk içerisindeydim. Nihayet yaz tatiline girecek olmamız münasebetiyle kısmen dinlenmeye de vakit bulabileceğim. Bu dinlenme sürecinin içerisine memleketim üzerine yürüttüğüm araştırmayı ve araştırma sonucu elde ettiğim bilgi ve gözlemlerimi sizlere aktarmayı da dahil ediyorum. Zira memleketimi araştırdıkça dinleniyor, sizlere aktarmaya çalıştıkça da mutlu oluyorum.
Her gezip gördüğüm yerle ilgili olarak notlarımı tutuyor, güzel olan şeylerin memleketimde olup-olmadığına dair konu başlıklarına göre muhasebe yapıyor ve sosyal medya hesabımdan paylaşmaya çalışıyorum. Zira farklı diyarlarda rast geldiğim her bir güzelliğin memleketimizde de olmasını arzuluyor, “Şu da benim memleketimde olsa güzel olmaz mı?” diye düşünüyorum.
En azından bu tip güzelliklerin çoğalmasına vesile olup duyulmasını sağlamak ve bir farkındalık oluşturmakta bir başarıdır kanaatimce. Mesela yukarıda bahsettiğim güzel şeylere somut birkaç örnek vermek gerekirse bu durumu Ödemiş ve Tire gezilerimde, en çok memnun kaldığım hususu sizlerle paylaşarak açıklamaya çalışayım.
Bir toplumun hafızası niteliğinde gördüğüm “kent müzesi” her iki ilçemiz içinde oldukça başarılı ve güzel bir eser olmuş idi. Zira kent müzeleri ve diğer tüm müzeler geçmişi yansıtan en önemli unsurların başında gelir. O yöreye, o beldeye ait kültürel değerlerin yok olmasına müsaade etmeyen tarih bilinci yüksek yöneticileri tebrik ediyorum. Lakin benim memleketimde niye bir kent müzesi yok diye de düşünmeden edemiyorum. Umarım en yakın zamanda ilçemizin de bir kent müzesi olur. Olmalı. Çünkü geçmişi geleceğe aktarmak hepimizin ve en başta bizleri temsil edenlerin bizden sonraki kuşaklara olan bir borcudur ve aynı zamanda bir emaneti, bir mirasıdır. Tüm bu değerlerimiz ve zenginliklerimiz bizden sonraki nesillere miras olarak kalacak ve onlarda bunun üzerine birikimde bulunup kendilerinden sonraki nesillere aktaracaktır. Bunu görev sayıp, emanet bilip, miras olarak kabul edip değer vermezsek işte o zaman MENEMEN, MENEMEN olmayacaktır.
Menemen’i Menemen yapan değerler, tatlar ve eserler farklıdır. Manisa’yı Manisa yapan değerler ve tatlar farklıdır. Elbette Akhisar’ı Akhisar yapan değerler de hepsinden farklıdır. Uzun lafın kısası her yer biriciktir, her yer tektir ve her yerin ayrı bir kimliği vardır. Her kentin ayrı bir ruhu vardır. O kente o ruhu katanlar, o şehrin caddeleridir, o şehrin pazarıdır, o şehrin meydanlarıdır. Hepsinden de öte tüm bu eserleri inşa eden o yerin insanlarıdır. Yani Menemen’i Menemen yapan bizden önce bu topraklarda yaşayan atalarımızdır. Bir şehrin kimliği, o şehirde yaşayan insanların toplamından da öte birşeydir. Öyle bir kimliktir bu, aynı zamanda o toprakların geçmişi, bugünü ve yarınıdır. Bizler bu kimliğe sahip çıkmak ve yaşatmak zorundayız. Meselenin özü bu değerli okurlar.
Her şehrin bir kimliği vardır. Bizler daha fazla geç kalmadan bu eksikliği giderelim. Atalarımızın bizlere miras bıraktığı değerleri, tatları ve diğer tüm eserleri unutmayalım, unutturmayalım. Bu mirası gelecek kuşaklara bırabilmek adına da Cumhuriyetimizin 100. Yılı anısına güzel bir müzeyi bu ilçeye kazandırmak gerekmektedir. Umarım yıllardan beri ifade ettiğimiz bu isteğimiz gerçek olur. Zira bu bir borç, bu bir görevdir. En üzücü olanı da nedir biliyor musunuz değerli okurlar? Birçok yerde yerel yönetimler bunu halkın hizmetine bizatihi sunar. Lakin bizler (bizler değim gerek şahsım gerek Gazeteci-Yazar değerli büyüğüm Oktay Özengin ve Menemen’de hayatının bir kısmını geçirmiş ya da geçirmekte olan birkaç değerli büyüğümüz var. Mesela Faruk Yumlu ağabeyimiz gibi birkaç kişi) böylesi önemli bir müzenin ilçemize kazandırılması hususunu yıllardan beri talep ediyor. Israrla talep etmemize rağmen bir gelişme olmadığını üzüntüyle görüyoruz. Ama önceki yıllarda olmadı diye vazgeçmiyoruz. Israrla talep etmeye devam ediyoruz. Faruk Yumlu ağabeyimiz Menemen’e bir müze değil birden fazla müze açılması gerektiğini ifade eder ve haklıdır da. Zira Menemen’de müze kurulabilecek o kadar çok tema vardır ki, yeter ki tarihimize ve bugünümüze sahip çıkmak isteyelim. Yeter ki, bakmayı değil görmeyi isteyelim. O zaman bu temaları görebilir ve ne kadar büyük bir zenginliğe, birikime sahip olduğumuzu anlayabiliriz.
Bir sonraki makalemde de, ısrarla talep etmeyi Menemen adına ve Menemenli hemşehrilerim adına önemli bir kazanç olduğunu düşündüğüm başka bir konuyu gündeme getireceğim. Şimdilik görüşünceye değin esen kalın.