İSTANBUL SEÇİMİ İPTAL EDİLEBİLİR Mİ?
Son on gündür kamuoyunu meşgul eden konu nedir diye sorulsa, istisnasız herkes İstanbul seçimleri diyecektir. O kadar çok yorum yapıldı ki kafalar karmakarışık oldu. Bir taraf seçimlerde organize yolsuzluk yapıldı, seçimler iptal edilmeli ve yenilenmeli derken, diğer taraf sonuçların meşru olduğunu ve seçimi kazandığı 31 Mart gecesi Yüksek Seçim Kurulu tarafından ilan edilen Ekrem İmamoğlu’na bir an önce mazbatasının verilmesini talep ediyor. Havada uçuşan iddialar, spekülasyonlar, bilgi kirliliği haliyle kafaları karıştırıyor.
Bu yazıda size bu konuda hukukçu bakışıyla “neyin olması” değil “ne olması” gerektiği üzerinde bir değerlendirmede bulunacağım. Hukuk objektiftir kaynakları bellidir, normatiftir yani kurala ve norma dayanır. Çok teknik açıklamalarda bulunmayacağım ama yine de mecburen yasadan, maddeden, emsal karardan bahsedeceğiz. Olabildiğince basit bir izahat olacak.
Yıl 2004, yine bir belediye başkanlığı seçimi, Z ilinde seçim yapılacak, seçimden önce A partisinin adayı başka bir ilde oturduğu halde Z ilindeki seçimde oy kullanmak üzere kayıt yaptıran 3 000 seçmen ve bu seçmenleri usulsüz olarak kaydeden muhtarlar hakkında itirazda bulunuyor. İlçe, İl seçim kurulları bu seçmenlerle ilgili itirazlara bir işlem yapmıyor. A partisinin adayı konuyla ilgili Cumhuriyet Savcılığına da şikâyetçi oluyor ve suç duyurusunda bulunuyor. Bu arada seçim yapılıyor ve bu “taşıma” “kaydırılmış” “taşınmış” seçmenler oy kullanıyor. A partisinin adayı seçimi B partisine karşı 2 000 oyla kaybediyor. Yani usulsüz kaydedilen seçmen sayısı aradaki farktan daha fazla çıkıyor. İl Seçim Kurulu B partisinin adayının seçimi kazandığını ilan ediyor, B partisinin adayı mazbatasını alıyor belediye başkanlığı görevine başlıyor.
Geçen sürede Z ilinin Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmasını tamamlıyor ve 3 000 seçmenin Z ilinde oturmadığı halde oy kullandığını tespit ediyor ve dava açılıyor. Mahkeme kararını bir yıl sonra açıklıyor, seçmenlere ve muhtarlara ceza yağdırıyor. Bu gelişme üzerine seçimi kaybeden A partisinin adayı usulsüz seçmen kaydının mahkeme kararıyla kesinleştiğini ve usulsüz kaydedilen seçmen sayısının seçim sonucunu etkileyecek sayıda olduğunu belirterek Yüksek Seçim Kuruluna Z ilindeki seçimlerin iptali için başvuruyor.
Olay bu kadar; sizce Yüksek Seçim Kurulunun kararı ne olabilir? Belli ki A partisinin adayı haksızlığa uğramış, bunu da mahkeme kararıyla tespit ettirmiş. Sanırım ilk aklınıza gelen; adam açıkça haksızlığa uğramış, bunu da tespit ettirmiş, usulsüz kaydedilen seçmen sayısı sonucu etkileyecek sayıda, seçim mutlaka yenilenmeli seçeneğidir.
El cevap, Yüksek Seçim Kurulunun kararı; “KESİNLEŞMİŞ SEÇMEN KÜTÜKLERİNDE YOLSUZLUĞA DAYANILARAK MAZBATININ VEYA SEÇİMİN İPTALİ İSTENEMEZ, TALEBİN REDDİNE…” Şaşırdınız sanırım. Ama şaşıracak bir şey yok aslında hukuk bu kadar basit ve gerçekçidir. Evet, Yüksek Seçim Kurulu da yolsuzluğu kabul ediyor ama kazanılmış hakka dokunamam diyor. İdare yani devletin hatalı işlemi kazanılmış bir hakkın kaybedilmesine sebep teşkil etmez, sadece mağdur olana dava ve tazminat hakkını ortaya çıkarır.
Olayın izahı şu; seçim bir süreçtir. Seçim takvimi diye bir olgu vardır. Seçmen kütüklerinin yayınlanmasından kesinleşmiş seçim sonuçlarının açıklanmasına kadar her safha Yüksek Seçim Kurulunun ve görevlendirdiği kurulların denetim ve kontrolüne tabidir. Bir safha tamamlanmadan diğerine geçilmez. Seçmen kütüklerinin askıya çıkarılması, itirazların alınması ve devamında kesinleştirilmesi Yüksek Seçim Kurulunun kontrolündedir. Yüksek Seçim Kurulu seçmen kütüklerinin sağlıklı bir şekilde oluşturulduğu kararını vermeden fiili seçime gitmez.
31 Mart seçimlerinde İstanbul için de bu takvim işletilmiş, itirazlar alınmış, değerlendirilmiş ve gerekli işlemler yapılmıştır. Türkiye genelinde aynı prosedür işletilmiştir ve 22 Ocak 2019 tarihinde Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Sadi Güven kamuoyuna çok net ve açık bir şekilde; “bu seçim döneminde beyan edilen yerleşim yerinde oturmadığı için kaydı dondurulan seçmen sayısı 56 bin 495 kişidir. Mükerrer seçmen de sahte seçmen de hayali seçmen de yok.” açıklamasını yapmıştır.
Yukarıda size aynı kurulun emsal kararından bahsettim. Yüksek Seçim Kurulunun üyelerinin hemen hepsi hukukçudur, büyük kısmı üst derecede yargıçtır. Yargıçlar verecekleri kararda herhangi bir takdir haklarının olmadığını bilecek kadar tecrübelidir. Kurulun daha önce vereceği kararlarla çelişkiye düşeceğini de sanmıyorum. Ancak yine de iptal yönünde bir karar çıkarsa yorumum ne mi olur? Hukuk dışında alınmış siyasi bir karar olduğunu düşünürüm. Kalın sağlıcakla…
Normal şartlar altında, sıradan bir ülkede bırakın "Seçim iptal edilir mi?" diye sormayı, düşünmez bile insanlar. Üzülüyoruz, ama öğreniyoruz da. Gerçek demokrasinin ve işlerliğini bir toplum için ne kadar önemli olduğunu öğreniyoruz. Yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum.Teşekkürler Eşref Bey.
Her şey bütün açıklığıyla ortadayken suyu bulandırma taktikleri bunlar hocam.Kanmayalım, aldanmayalım.Sevgiler.
Hak hukuk adalet neyi gerektiriyorsa o olsun